Haber

DEVA Parti lideri Ali Babacan: Erdoğan’ın zaferi ülkemizin kaynaklarının sömürülmesi demektir

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Lideri Ali Babacan, “Erdoğan’ın zaferi, kendi deyimiyle ülkemiz kaynaklarının faiz lobisi tarafından sömürülmesi demektir. Erdoğan’ın zaferi, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu günlerin gerisinde kalması demektir.” Erdoğan, “Kazanmak yolsuzluk ve kara para demektir. Bak bunların hiçbiri şaka değil. Sorun sadece benim hayatım değil, sadece senin hayatın değil, senin torunlarının çocuklarına borçlu kalacağımız vahim bir durum. Erdoğan’ın zaferi, yakıtın bulunmaması, gerekli malzemenin ameliyathanelerde bulunmaması demektir. .

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, sosyal medya hesaplarından “Sefalet mi zenginlik mi?” başlıklı canlı bir video yayınladı. Babacan dedi ki:

“DEVLETİN EKONOMİKTE YAPILAN PANSUMANLARI YARAYI BÜYÜTÜYOR”

“Değerli hemşerilerim çok üzgünüm ama aynı zamanda da çok kızgınım. Yazık Türkiye’ye, yazık ülkemizin güzel insanlarına. Son yıllarda soranlara hep üzüldüm. Bana, ‘Ekonomi düzelir mi sizce nasıl olur’, ‘Maalesef iyi gitmeyecek’ diye soranlara ‘Kanunsuz, eğitimsiz’ dedim. ekonomi İmkansız.’ ‘Ekonomide alınan kötü kararların sonucu da vahim’ dedim. Bunu her zaman bilgi ve tecrübeye dayanarak söyledim. Mevcut iktidarın ekonomide yaptığı kesintili pansumanların hiçbirisinin tahlil olmadığını, hatta yarayı derinleştirdiğini söyledim. Haklı olduğumu söyleyemem çünkü herkes haklı olduğumu biliyordu.

“CUMHURBAŞKANI ÜLKEYİ ZİYARET ETTİ VE BU ÜLKEDE PARA ARADI”

İktidarın baskı altında tutmaya çalıştığı dolar, son 5 yılda 4 katına çıktı. Türkiye’nin düşük göstermeye çalıştığı enflasyon bile son 5 yılda fiyatların 4 katına çıktığını gösteriyor. Merkez Bankası’nın tüm kasası boşaltıldı, 75 milyar dolar borca ​​battı. Başkan, bu ülkede ödünç para aramak için ülkeden ülkeye seyahat etti. Bu hükümet ekonomimizi gerçekten mahvetti ve mahvetti. Değerli hemşerilerimiz 28 Mayıs’ta yeniden sandık başına gideceğiz. Erdoğan’ın son 5 yılda yaptıklarını bilerek, önünüzdeki tehlikeden bahsetmek istiyorum. Bunu seni korkutmak için söylemiyorum. Bilgi ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum çünkü olacakları çok net görüyorum. Vatanını seven bir vatandaş olduğum için sorumluluk duygusuyla söylüyorum. 28 Mayıs’ta iki seçeneğimiz olacak. Ya Sayın Kılıçdaroğlu kazanırsa, biz kazandığımızda zenginlik gelecek çünkü biz nasıl çalışacağımızı, ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Bunları da yazılı taahhütler olarak açıkladık. Ama Sayın Erdoğan kazandığında hiçbir şey yolunda gitmeyecek. İnan bana, daha kötü olacak.

“ENFLASYONA MÜDAHALE ETMEK İÇİN TEK BİR POLİTİKALARI OLMADIĞI İÇİN YAŞADIĞIMIZ PAHALI MASRAFLAR ARTIŞA DEVAM EDECEK”

Erdoğan seçim öncesi maaş zammıyla vatandaşlarımıza yalandan bahar vaad etmeye çalışıyor. Gerçek şu ki, plansız, plansız işler yaparak aslında hepimizi seçim sonrası kara kışın ortasına götürecektir. Türkiye’nin en fakir günlerinin sorumlusu o olacak. Yaşadığımız maliyet artarak devam edecek. Nereden? Enflasyona müdahale edecek tek bir politikaları olmadığı için profesyonel bir kadroları da yok. Yapsalardı, bu sorunu çoktan çözmüş olurlardı. Üzülerek söylüyorum, enflasyon artacak. Hani vatandaşlarımız ‘patates, soğan’ deyince günler gelir Allah göstermesin, taneli soğan alırız. Aslında son 5 yılda tahıllı meyve ve sebze almayı öğrendik. Bulguru, pirinci, çayı, yağı zorla aldık, alacağız, daha da dert olur. Et, tavuk gibi besinlere ulaşmak çok ama çok zor olacaktır. Çocukların peynir, yoğurt, süt ve proteine ​​erişimi olmayacak. Çocukların gelişimi eksik olacaktır. Bu yönetim devam ettiği sürece yoksulluk artacak ve gelir dağılımındaki eşitsizlik o kadar büyüyecek ki zenginleşen küçük bir kesim ülkenin geri kalanının üzerine çıkacak. Alttaki ölsün dercesine nefesimiz kesilecek.

“Açlık sınırının kısa sürede 20 bin liranın üzerine, hatta birkaç yıl içinde 50 bin liraya çıktığını göreceğiz”

Nisan ayının prestijiyle açlığın sonu 10 bin lirayı geçti. Seçim yaklaşıyor diye yükselttikleri asgari fiyat, o asgari fiyat açlık sınırının bile altındaydı. Önümüzdeki 5 yılda bugünden çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıya kalacağız. Açlık sınırının çok kısa sürede 20 bin liranın üzerine, hatta birkaç yıl içinde 50 bin liraya çıktığını göreceğiz. Alın teri, bilek gücüyle yaşayan vatandaşlarımızın hayatı giderek zorlaşacak. Bu hükümet devam ederse işsizlik artacak. Hatta şu anda çalışanların birçoğu insan onuruna yakışır bir fiyat alamıyor. Ve Erdoğan kazanırsa işsizlik artacak ve çalışan nüfus ezilmeye devam edecek. Ekonomide hemen bir değişiklik olmazsa finans sektöründeki mevcut daralma bir patlamaya dönüşüyor. Bu durum sektörde de büyük bir çöküşe neden oluyor. Tam bir ekonomik dehşet yaşıyoruz.

“ERDOĞAN’IN KAZANMA RİSKİ BİLE, ÜLKE İFLAS RİSKİ VE RİSK PRİMİNİ ARTIRDI”

Her seferinde söylediğim bir gerçeği tekrarlamak isterim: Faiz oranlarını düşürdük diyorlar, meğer bugünkü hükümet devlet bütçesinden ve hazineden tarihin en yüksek faizini ödemiş hükümet. Bankalar kredi vermeyi neredeyse tamamen durdurdu. Kredi çekebilenlerin ödediği faiz yüzde 35-40-50. Bu faiz yüküyle her birimiz daha da fakirleşiyoruz. Erdoğan’ın kazanma ihtimali bile ülkenin iflas riskini, risk primini artırdı. Pazartesi ve Salı günleri piyasaları gördük. Kazanma ihtimali ülkemizin risk priminin 700 baz puanın üzerine çıkmasına neden oldu. Risk priminin artması, dış borç bulmanın zorlaşması anlamına gelir. Borç varsa bile tefeci faizi ile borçlanmak demektir.

“ERDOĞAN’IN KAZANMASI SAVUNMA SANAYİMİZ İÇİN GEREKLİ DÖVİZİN ÜLKE GÜVENLİĞİ İÇİN HEDEFLENMİŞ OLDUĞU DEMEKTİR”

Erdoğan’ın zaferi, ülkemizin kaynaklarının, dedikleri gibi, faiz lobisi tarafından sömürülmesi demektir. Erdoğan kazanırsa Türkiye 70 sente ihtiyaç duyduğu günlerin gerisinde kalmış demektir. Erdoğan kazanırsa yolsuzluk ve kara para artar. Bak bunların hiçbiri şaka değil. Sorun sadece benim değil, sadece sizin hayatınızın değil, torunlarınızın çocuklarına da bela borçlu olduğumuz berbat bir gidişattır. Erdoğan’ın zaferi, ameliyathanelerde yakıt ve gerekli malzemelerin olmaması anlamına geliyor. Erdoğan’ın zaferi, savunma sanayimiz için gerekli olan dövizin bulunamaması ve ülke güvenliğinin zayıflaması anlamına geliyor.

“ARKA KAPIDAN SATTIKLARI DOLAR VE ALTIN ​​İLE BORSAYI BASTILAR”

Bir de kendi milli paramız… ‘Yurtiçi’ diyen herkese parmakla işaret eden Erdoğan, aslında bu milletin parasını pula çevirdi. Paramız prestijini tamamen kaybetti. Şu anda büyük bir dolandırıcılıkla arka kapıdan sattıkları dolar ve altın para birimini basıyorlar. Yani bizi, çocuklarımızı hatta torunlarımızı bile borca ​​sokarak doları ve euroyu belli bir seviyede tutmaya çalışıyorlar. Öte yandan döviz kurları yükselmeye devam ediyor, haberiniz var mı? Erdoğan kazanırsa doların ve euronun yükselmesi kaçınılmaz. Erdoğan kazandıktan sonra resmi dolar kurunu baskı altında tutmaya çalışırsa, dövizde 1980 öncesi gibi bir karaborsa oluşması kaçınılmazdır. Banka ve Kapalıçarşı’nın dolar fiyatı. Bu ekonomide yatırımcı gelmez, yeni yatırım olmaz. İhracatçı plan yapamıyor, büyüme yok, işsizlik azalmıyor. Erdoğan kazanırsa ülke daha içe kapanacak, yoksulluk artacak, bunu görüyorum. Kendi deneyimlerimden ve daha önce yaşadıklarımdan biliyorum.

“EKONOMİDE DÜNYANIN PARLAYAN YILDIZI OLUYORUZ”

Sevgili izleyiciler, ben size her zaman doğruları söyledim. 2002-2015 ortasında demokratikleşme çabalarıyla birleşen ekonomideki yükselişimizi hatırlayalım. Ev, araba almak, çocuklarımızı okutmak, gençlerin kendi harçlıklarıyla tatile gitmeleri sıradanlaştı. Birçok vatandaşımız bunu yapabildi. IMF’ye borcumuzu ödemiştik. Paramızdan 6 sıfır attık. Dolar kuru ortalama 2 lira civarındaydı. O zamanlar ekonomide dünyanın parlayan yıldızıydık. Hatta başarılarımız krizdeki ekonomilere ‘Türkiye Modeli’ olarak gösterildi. Bugün bu koleksiyonla karşınızdayım.

“VERECEĞİNİZ KARAR ÇOCUKLARIMIZIN HAYATINI BELİRLEYECEK”

Bırakın o partiyi, o partiyi. Bu bir parti sıkıntısı değil. Dini ve milli değerlerimizi her zaman suiistimal eden siyasetten vazgeçin. Şu anda Türkiye en değerli kavşaklardan birinin önünde duruyor. Sen karar vereceksin. Tekrar ediyorum, vereceğiniz karar sadece benim ya da sizin hayatınızla ilgili değil; Torunlarımızın ve torunlarımızın hayatlarını belirleyecek. Lütfen boş sessiz sinema salonlarını elinizin tersiyle itin. Bakın kısaca söylüyorum, sadece bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, bu ülkenin vatansever bir evladı olarak da Erdoğan’ın kazanması zam yağmuru demektir. Erdoğan’ın zaferi, yoksulluk-yoksulluk demektir. Erdoğan kazanırsa orta direğin tamamen çökmesi demektir. Erdoğan kazanırsa paramız pul oldu demektir. Erdoğan’ın kazanması dövizde karaborsa demek. Erdoğan için kazanmak, tefeci faiziyle borç almak demektir. Erdoğan’ın zaferi, çocukların et, tavuk ve peynir yiyemeyecekleri anlamına geliyor. Erdoğan’ın zaferi kıtlık ve kuyruk demektir. Erdoğan için kazanmak, dünyadan kopmak, içine kapanmak demektir. Erdoğan’ın zaferi, her birimizin yoksullaşması, ülkemizin dünya ekonomisindeki yerinin ve yükünün geride kalması demektir.

“KİMSENİN KABUL ETMEYECEĞİ YASAKLAR KORKUSUYLA GELECEĞİNİ KARANLIK TUTMA”

Erdoğan kazanırsa bu demokrasimize zemin hazırlamak demektir. Erdoğan’ın zaferi, tıpkı son yıllarda olduğu gibi kapı kapı dolaşarak para dilenmeye devam etmesi anlamına geliyor. Erdoğan’ın zaferi, ulusal birliğimizin ve ekonomik bağımsızlığımızın tehdit altında olduğu anlamına geliyor. Bu bir ulusal güvenlik sorunudur. Bunları düşünmemek, duymamak için hep korkuyla, inanç özgürlüğünü kaybetmekle korkutuyorlar. Teröre izin vermiyoruz, kazanımlarımızın kaybedilmesine de izin vermiyoruz. Bu asılsız, asılsız propagandaya asla inanmayın. Kimsenin kabul etmeyeceği geçmişin yasaklarının dehşetiyle geleceğinizi karartmayın.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu